Avrupa Bayanlar Boks Şampiyonası’nda 50 kiloda Avrupa şampiyonu olarak mesleğine yeni bir muvaffakiyet ekleyen Fenerbahçeli ulusal boksör Buse Naz Çakıroğlu, yeni amaçları için çalışmalarına sıkı bir biçimde devam ediyor.

BUSE NAZ’DAN MADALYA MESAJI

Karadağ’ın Budva kentinde gerçekleştirilen Avrupa Bayanlar Boks Şampiyonası’nda 50 kilo finalinde uğraş ettiği İrlandalı rakibi Caitlin Fryers’i 5-0 yenerek Avrupa şampiyonu olan Fenerbahçe Kulübü atleti ulusal boksör Buse Naz Çakıroğlu, şampiyonluk mesleğine eklediği son altın madalyanın akabinde yeni altın madalyalar kazanmak için de çalışmalarını titizlikle sürdürüyor.

“9 BRANŞTA TEPEYE OYNAMAK ÖNEMLİ”

Buse Naz Çakıroğlu, boks hayatını, muvaffakiyetlerini ve yeni maksatlarını, idman yaptığı Fenerbahçe Spor Kulübü Dereağzı Tesisleri’nde paylaştı.

“Fenerbahçeli bir sportmen olmak ayrıcalık.” sözünü kullanan Çakıroğlu, Dereağzı tesislerinin Fenerbahçe’nin çok kıymetli tesislerinden biri olduğunu, kamp devirleri hariç genelde bu tesiste vakit geçirdiklerini ve başka branşlardan uygun atletlerle birebir yerde, tıpkı ortamda, yeterli kaidelerde bulunması nedeniyle kendisini çok şanslı hissettiğini söyledi.

Sarı-lacivertli kulübün spor branşlarına yaptığı yatırımlara dikkati çeken ulusal boksör, Fenerbahçe’nin öncelikle bir spor kulübü olduğunu vurgulayarak, “Bu yıl, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Fenerbahçe’nin 9 branşta da tepeye oynadığı bir yıl. Bu çok değerli bir şey.” dedi.

“OLİMPİYAT MADALYASI NEDEN 2-3 OLMASIN?”

Tokyo’da kazandığı gümüş madalyadan sonra bayan boksuna olan ilginin arttığını aktaran Çakıroğlu, şöyle devam etti:

“Bu kazandığımız olimpiyat madalyası sayısı birken neden iki-üç olmasın. Bunu düşünmeye başladık. Olağan ki kulübümüzün burada da çok değerli adımları, çok kıymetli gayeleri var. Kulüp, şampiyon zihniyeti taşıyan her sporcuyu burada bulundurmaya çalışıyor. Bu bizim için de çok değerli. Şu an ekip arkadaşlarım da Fenerbahçe’de olan her atlet da nitekim şampiyonluk zihniyeti yaşıyor ve sahiden de dünya şampiyonları. Bu benim için de çok büyük bir moral-motivasyon kaynağı. Fenerbahçe’nin ruhsal olarak, fizikî olarak ya da ilgi olarak verdiği maddi-manevi ehemmiyet ortada. Bunu sportmenlerin her yıl artan bir halde muvaffakiyet kazanmasıyla, gözle görülür elle tutulur bir biçimde ortaya kokuyor. Bu durumda da kendimi çok şanslı hissediyorum.”

Genç atlet, epey yorucu bir yılı geride bıraktığına, olimpiyat döneminin hakikaten çok ağır ve tempolu geçtiğine dikkati çekerek, “Hem başarma isteği, hem başaramama telaşıyla, birebir vakitte atletik olarak bir performans ortaya koymaya çalışıyoruz. Hakikaten yorucu bir dönemdi. Tokyo Olimpiyatları’nda gümüş madalyadan sonra birkaç ay dinlendim ve ekim ayında tekrar kampa başladım. Geçen yıl ekimden bu ekime kadar totalde bir yıl geçti ve bir yılda ben bir dünya, bir Avrupa şampiyonluğu kazandım ancak nitekim çok yorucu ve çok kuvvetli bir süreçti.” sözlerini kullandı.

“BİR EVVELKİNDEN DAHA BAŞARILIYIZ”

Karadağ’daki son Avrupa Şampiyonası’nda ruhsal olarak zorlandığı bir sürece girdiğini, dünya şampiyonasında hem dünya şampiyonu olmak istemeleri hem de şampiyonanın Türkiye’de yapılıyor olmasının üzerlerinde çok daha farklı bir baskı yarattığını kaydeden başarılı boksör, “Psikolojik olarak pik yaptığımız bir periyottu. Hakikaten motivasyon olarak da en yüksek motivasyonu bulduğumuz periyottu. Tekrar o motivasyonu Avrupa Şampiyonası’nda sağlamak daha zordu ancak bunu sağlayabildiğim için çok memnunum doğal ki. Bu yılı bir dünya, bir Avrupa şampiyonasıyla kapatıyoruz. Her yıl gösterilen ilgiyle, özveriyle bir evvelki yıldan daha başarılı bir dönem geçiriyoruz. Umarım bundan sonra da bu türlü devam eder.” formunda konuştu.

2024 yılında Paris’te düzenlenecek olimpiyatlardaki maksadıyla ilgi de Buse Naz Çakıroğlu, “Ben Tokyo’ya gitmeden evvel pandemiyle bir arada her röportajımda, ‘Tokyo’dan çok umutluyum, madalya kazanacağımızı düşünüyorum’ diye söyledim. Ancak hakikaten Paris için iki katı daha umutluyum ve Paris için de ‘altın madalya alacağım’ diyorum.” değerlendirmesini yaptı.

BİR GÜNÜ NASIL GEÇİYOR?

Başarılı bir boksör olarak bir gününü nasıl geçirdiği anlatan Çakıroğlu, günde çift antrenman yaptığı için kamp devirlerinin ağır geçtiğinden tabir ederek, şunları söyledi:

“Sabah idman, öğlenden sonra bir idmanımız daha oluyor. O ortada çok fazla toplumsallaşma üzere bir bahtınız ne yazık ki olmuyor. Zira kendimizi daima korumak zorundayız hem mental hem de fizikî olarak. Yani hem kendim hem antrenörüm ismine, ‘oraya gitmeyeyim, dinleneyim, yorgun olmayayım, akşam istediğim performansı gösteremeyebilirim’ üzere kanılar oluyor. Bu yüzden çok durağan geçiyor aslında kamp hayatım. Daha çok müzik dinlemek, kitap okumak, dizi izlemek üzere. Farklı lisanlar çalışıyorum, gerilim atmak için tabiat yürüyüşü yapıyoruz bulunduğumuz kamp ortamlarına nazaran. Avrupa Şampiyonası’na gitmeden evvel mesela hafta sonları tabiat yürüyüşüne gidip mantar topluyorduk. Farklı bir tecrübe oldu benim için. Lakin idmanın olmadığı günlük hayatımda da aslında çok sade bir beşerim. Tahminen de ağır tempoda, ağır hareketlilik içinde olduğum için hiçbir şey yapmadığımda, bu türlü çok sakin olmak, sakin yere gitmek, oturmak, arkadaşlarımla kahve içmek, sohbet etmek istiyorum. Aslında dışarıda çok hareketli, enerjik bir beşerim lakin çok hareketli ortamlardan, çok yüksek sesli, müzikli ortamlardan falan çok hoşlanmıyorum. En çok da ailemle vakit geçiriyorum bu süreçte. Tahminen de ayın iki yahut üç günü onlarla birlikte oluyorum. O fırsatı bulduğumda da aslında onların yakasından düşmüyorum. Daima onlarla beraberim. Onlar da artık bana, ‘bir yere mi gitsen, bir yere mi çıksan, gezsen’ falan diyor.”

KENDİSİNİ TANIYANLARLA İLETİŞİMİ

Buse Naz Çakıroğlu, kam ve konutun dışında da rahat olduğunu, kendisini tanıyanlar ya da tanımak isteyenlerle karşılaştığını, birtakım insanların nasıl reaksiyon göstereceğini bilmedikleri için çekindiklerini fark ettiğini anlatarak. kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Bazen gittiğim yerde, bu türlü bir ortamda birileri bana bakıyor. Ben onlara bakıyorum, onlar bana bakıyor falan en son diyorum ki, ‘evet oyum ben, gelebilirsiniz.’ Sonra gelip fotoğraf çektiriyorlar. Bazen benden adım bekleyen beşerler da oluyor, onlara da yardımcı oluyorum. Lakin doğal ki Fenerbahçe’de, burada çok başka tanınıyorum. Bazen yürüyüş yaparken caddede, kafenin içerisinde alkışlıyorlar beni. Bakıyorum bir anda yürürken herkes alkışlıyor beni. Çok hoş bir his. Daima hoş dönüşler alıyorum, bu da natürel beni memnun ediyor.”

Boks sporunu kendisini takip eden çocuklara yahut gençlere önerip önermediği sorusunu yanıtlayan ulusal boksör, yalnızca boks değil yapılan her branş, her işte sahiden bir zorluk olduğuna vurgu yaparak, “Şu an yalnızca kalkıp, ‘pes etmeyin, devam edin’ demek hakikaten dışarıdan insanlara nazaran kolay görünüyor. Söylediğinde bu hissiyatı veremiyorsun lakin bunu şahsen yaşamış biri olarak hakikaten pes etmemenin ve çalışmaya devam etmenin ehemmiyetini bugün yaşıyorum.” dedi.

“ZOR DEVRİ PES ETMEYEREK YAŞADIM”

Çok hezimet yaşadığı, spor yapmamayı, bırakmayı düşündüğü çok devir geçirdiğine dikkati çeken Çakıroğlu, şöyle devam etti:

“O vakit da sahiden bu türlü bir kabuğun kırıldığını, artık bir değişim başladığını hissettiğin bir periyoda giriyorsun. O periyodu hakikaten yaşadım lakin pes etmeyerek yaşadım. Sonradan düşününce biraz daha olgunluğa eriştiğinde esasen istediğin ve sevdiğin bir iş için başaramazsan bile denemek çok hoş, çok manalı. Bunun olgunluğuna eriştiğinde aslında artık her şey daha hoş olmaya başlıyor, sen de muvaffakiyet elde etmeye başlıyorsun. Şu an herkese verebileceğim örnek, evvel hangi işi sahiden sevdiklerini keşfetmeleri. Yani sahiden sevdiğin bir işi için çabalarsın, emek verirsin, evvel bunu keşfetmelerini önerebilirim. Bunu bulduktan sonra aslında pes etmeyerek, inat ederek sonuca ulaşacaklarını düşünüyorum.”

Boks sporuna başlayacak atletlerin ailelerinin kaygılı olmamaları gerektiğini de kaydeden Çakıroğlu, bu branşın başka branşlara nazaran ”daha az hasarlı geçen bir branş” olabileceğini söyleyerek, “Ben gözümde, yüzümde bir morluk, bir kanama olmadan bir Avrupa şampiyonası geçirdim. Her vakit her boks yapan kişinin gözü moraracak, bir yeri kırılacak üzere bir şey yok. Burada da bizim gayemiz algının kırılması. Ailem her vakit bana dayanak oldu, benimle birlikte bu devri geçirdiler. Olağan ki bazen yüzümün morardığı, kızardığı periyotlar oldu ancak bu işi yapıyorum ve ailem de daima takviye oldu. Başarılarımda katıkları çok büyük. Yumruk ve darbe almadan da bu branşı yapabiliyorsunuz. Ya da alsanız da aslında o da tuzu biberi oluyor.” görüşünü paylaştı.

BOKSA NASIL BAŞLADI, DEVAM ETTİ?

Boks sporuna başlamasıyla ilgili de ulusal boksör, “Araştırılmış ya da yeteneğime nazaran yönlendirilmiş bir branş değildi.” diyerek, kardeşinin kolunun kırılması ve yalnızca meskene çok yakın olan bir spor salonuna gitmesi nedeniyle bu spora başladığına dikkati çekti.

Fenerbahçeli sportmen, “Ama gittikten sonra yeteneğimin keşfedilmesiyle boksa başladım. Bunda en değerli sebep, yiğit olmamdı, yaşıtlarıma nazaran anatomik üretimin daha düzgün olmasıydı ya da verilen komutu çabucak algılayabiliyor, tepkisi çabucak gösterebiliyor olmamdı. Tahminen de o yaşta, bu özelliklerle, diğer bir branşa yönlendirildiğimde de muvaffakiyet gösterebilirdim” formunda konuştu.

“PARİS İÇİN YANLIŞSIZ HAMLE”

Fenerbahçe için Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılının çok değerli olduğunu ve sportmenler olarak 9 branşta kulüplerine şampiyonluklar kazandırmak istediklerini vurgulayan Çakıroğlu, maksatlarını de şu sözlerle anlattı:

“Şu an en baştaki, öncelikli maksadım büsbütün dinlenmek. Zihinsel ve fizikî olarak dinlenerek seneye güzel başlamak istiyoruz. Yaklaşık 20 gün sonra güç kampım başlayacak. Seneye aslında bir dünya şampiyonası ve bir Avrupa oyunları var. Ancak biz her iki turnuvaya da katılacak mıyız şimdi muhakkak değil. Zira Paris için yanlışsız atılım yapmak istiyoruz. Avrupa Oyunları’nda şu anki süreçte kilolarda şampiyon olanlar Paris Olimpiyatları’na kota alacak. Şayet bu türlü bir süreç nihaileşir ve netleşirse öncelikle gayemiz Avrupa Oyunları olacak. Avrupa Oyunları’nda kotayı alıp bir sene öncesinden, ona nazaran bir yanlışsız periyotlamayla yalnızca Paris’e hazırlanmak istiyoruz.”

KADIN VOLEYBOLUNU TAKİP EDİYOR

Boks haricinde en çok bayan voleybolunu çok takip ettiğini anlatan Çakıroğlu, “Umarım 100. yıla yakışır bir formda Fenerbahçe Kulübü olarak her branşta tekrar şampiyon olacağız. Şu an aslında hepsini takip ediyorum. Bir vakit sonra burada daima arkadaş oluyoruz. Yüzme-atletizm yarışları, hepsini takip ediyoruz. Kim madalya kazansa memnun oluyoruz.” formunda kelamlarını tamamladı.